Site İçi Arama
Bizi Takip Edin!

Basın Açıklamaları

26 Kasım 2015

26 Kasım 2015

64. Hükümet Programı, Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU tarafından TBMM’de açıklandı. Açıklanan programda birçok özgürlüklerden bahsedilirken Alevilerin sorunları sadece birkaç cümle ile geçiştirilmiş ve Alevilerin yaşamış olduğu sorunlar görmezden gelinmiştir. Görünen o ki 2009 yılından beri Alevi Çalıştayları yapan hükümet, Alevi Örgütlerinin kendilerine sunmuş olduğu değerlendirme, istem ve önerilerini dikkate almadığını bir kez daha beyan etmiştir.

Başbakan, “herkesin temel hak ve özgürlüklerini en iyi derecede yararlanacağı bir Türkiye hedefliyoruz, bu hedefimiz doğrultusunda toplumdaki her bireyin yaşam tarzını güvence altına alan bir yaklaşımı benimsiyoruz” derken Alevilerin yaşam hakları ilgili olarak Sünniliğin ve Diyanetin içinde yaşayabilecekleri ve salt kendilerinin gösterdiği ve tarif edeceği şekilde bir Alevilik ifade etmiştir.

Alevi sorunu salt inanç siyasetiyle ilgili bir sorun değildir.

Bu sorun aynı zamanda bütün yurttaşların eşitliği ve özgürlük hallerinin denkliği ile karşıtlığı çerçevesinde düşünülmek zorundadır. Bu çerçevede bütün farklılıkları ile birlikte, eşit yurttaşlık temelinde, birlikte yaşamanın anahtar terimlerinden biri laikliktir ve bizler, temel hukuksal metinlerin aksi yönde belirttiği iradeye karşı Türkiye’nin laik bir devlet olmadığını, ancak laik olmasını gerektiğini, bir yaşam açısından hava kadar, su kadar önemli olduğunu kabul ediyoruz. Oysa hükümetin yaklaşımının bu olmadığı, hükümet programında beyan edilmiştir.

Cemevleri ibadethanedir.

Başbakanın açıklamasında Cemevlerini, İrfan evi ve benzeri şeylerle karşılaştırmasından anlaşılıyor ki 14 yıldır çözemedikleri sorunu çözmek istemiyorlar.

Bize göre eşitlikçi bir yurttaşlık anlayışı için, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda ifadesi bulunan entegre yahut kolonize din düzeni karşısında içerilmek değil, dışta kalabilmek hayatidir. Cemevlerinin Alevilerin ibadet merkezi olmasının yanı sıra sivil bir dinselliği, mekânsal imkânı ve ifadesi olmasındandır. Alevilik, müstakil bir inanç ve ibadet düzeni olarak tanınmalı ve bu doğrultuda cemevleri ibadethane statüsüne kavuşturulmalıdır. 

Burada, eşit haklar perspektifinden sorun, ibadet yerleri genel hukuki statüsünün eşitlik ilkesini her zaman ve tam gözetir nitelikte olmayan bir pozitif düzenlemeler bütünün varlığından kaynaklanan tanıma ve eşit muamele görme sorunudur. Bu çerçeveden bizlerin Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından içerilmek ya da Diyanet İşleri Başkanlığı benzeri yeni bir yapılanma isteğimiz kesinlikle bulunmamaktadır.

Her inanç toplumu kendi dinsel gereksinimleri kendisi finanse etmelidir.

Dedelerinin nasıl yetiştirileceği, kimlerin dedelik yapıp yapmayacağı, dedelerin yapacağı hizmetlerde alınacak ölçüt ve koşullar tümüyle Alevilik öğretisinin iç konularıdır ve orada da bir düzene bağlanmış durumdadır. Bu düzene müdahale edilmesi açıkça yeni bir Alevilik inşaası anlamına gelecek ve bu da Alevilik sorunun hizmet çözümüne hizmet etmeyeceği gibi, çözülmek istenen yeni bir Alevilik sorununun inşaası olacaktır.

Yine dedelere şu ya da bu kurum aracılığı ile kadro tahsis edilerek maaşa bağlamaları yoluyla imamların ardından, ücretli yeni bir dinsel kesimin yaratılması karşısında olduğumuzu da belirtiriz.

Aleviliği tanımlama girişimlerinden vazgeçilmedir.

Alevilik sorunu olarak tarif edilen sorun, Aleviliğin kendisinde değil bir bütün olarak siyasal toplumun yapılanmasından ve onun örgütsel ifadesi olarak devlet ile devleti cisimleştiren siyasal aygıtlardan, araçlardan, kurum ve kuruluşlar ile ilgili siyasal aktörlerden kaynaklanan sorunlar yumağını ifade etmektedir. Bu nedenle her zeminde demokratik düzen çerçevesinde ve buna uygun araçlarla mücadele edeceğimizi, mücadele süreçlerinin sorunun doğrudan tarafı olan devlet ve hükümet ile çeşitli siyasal aktörlerle diyaloğu kesinlikle dışlamayacağımızı beyan ederiz. 26/11/2015

 

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı